27 Aralık 2015 Pazar

Sevda güncesi

Bazen yer almak istiyorum bu hayatın içinde yalnızca etimle bedenimle değil ruhumla da var olmak istiyorum ben zamansız Zamanlardan sevda güncelerine geçmek istiyorum. Ben sevmek değil sevdiğimle hemhal olmak istiyorum. Ama izin vermiyorlar. İçimdeki duygusal öfke içimdeki yabancılar onlar çok fazlalar,  ben tek başıma. 

19 Aralık 2015 Cumartesi

Pastalı yalnızlık

Bugün uzun ve stresli bir günün ardından Mutlu olmak için bir tiyatro oyununa gittim. Ama oyun öyle kasvetli öyle yorucu bir oyundu ki oyundan hırpalanmış bir şekilde çıktım. Sonra dedim ki mutluluğun en kestirme yolu Kocaman bir meyveli pasta yemekte ☺️☺️ resim temsili elbette akşam vakti böyle pastayı ancak instagramda bulabilirim. Pastamı yedim ve bin kalori alarak yatıyorum. Hayat ne garip ! onca çabayla,  kendimize yaşadığımız hayata değer katmaya çalışıyor ve bunu yaparken de etrafımızdaki insanların Mutluluğunu ihmal etmemek için elimizden geleni yapıyoruz ama sonuçta yine mutluluğu pastalarda arıyoruz . Yalnınızız. İyi geceler 

14 Aralık 2015 Pazartesi

Bir Cahit Zarifoğlu Şiiri

Artık mevsim kış,
Serin bir sabahın huzuruna eğilip,
Toprağı öpüyor yapraklar.
Her şeyin rengi soluk bu günlerde 
Her şey kirli bir sarıya dönük.
Tozunu yuttuğumuz zamanın kollarında uyuyor şimdilik gençliğimiz.
Anılar eskinin rüzgarıyla ile aklımın kıyısına vurup duruyor.
Birbirine vuruyor herkesten saklı,
Kendi ikliminde kayıp, derin kabuklu yaralarımız...
İçimden akıp yükselen, özlemlerine değen ,
Derin bir kış hikayesi bu.
Merdivenlerinde koştuğumuz,
Sıralarında sırdaş olduğumuz,
Bir Kara Lise Hikayesi...

Derin bir kış hikayesi ... ne güzel ne anlamlı şiirdi . İyi ki 7 güzel Ada'm dizisi çekilmiş hayatımızda Kocaman bir boşlukmuş meğer güzel seslerden şiirler dinlemek . Dinledikçe insanı güzelleştiren ne tatlı kelam şu şiir :) özledikçe şiir dinlemeyi , açıp açıp izlerim tekrar bölümlerini. 

MIsralarda

Ne zor kış geceleri , ne soğuk ne kadar yalnız. Sevdikçe daha da uzuyor sanki. "Kavuşmak zor , bazen imkansız mutluluğa " diye yazılan o şiir mısralarını yaşıyor gibiyim. Derinden yaşıyor ve hissediyorsan , hatta düşündüklerinin ve hissettiklerinin yanında yaşadıkların kuşlara verilen ekmek ufakları kadarsa hiçbirşeyi unutmuyorsun hayatta. Derinden aldığın bir nefes gibi geçmişini de sevdanı da özlemini de iliklerine kadar hissediyorsun. Bir mühür gibi kalbinde taşıyorsun. Hayat bazen tüm yaptıklarıyla senin güzel şeyler yaşamana olanak vermiyor olabilir ama gece kendinle kaldığın vakit güzellikler düşünmene , güzel şiirler yazmana , hikayeler tasavvur etmene kimse engel olamaz. İşte asıl zenginlik bundan sonra başlıyor :) 

11 Aralık 2015 Cuma

Yüzümdeki Tebessüm

Öyle keyifliyim ki tekrar blog yazıyor olduğum için bir kaç ay bu sevinçle içimde birşeyler dalgalanıp durur mütemadiyen.. Didem Madak 'ı dinleyip gölgesine razı bir fesleğen olan insanlara içten bir merhaba :) gerçek hayatta kimseye böyle güzel hitaplarda bulunamam çünkü çok mesafeli bir insan oluşum insanlara böyle hitap beklentileri oluşturmuyor böyle davrandığımda da şaşkınlık yaratıyor. Zira şu aralar ( 3 yıldır) hayatımda pek kimse yok. İş dolayısıyla görüşmek zorunda olduğum birkaç kişiyi çıkarsak 1 ya da 2 arkadaşım var. Nedeni basit insanlarla iletişim kurmayı beceremiyorum. Ne zaman birileriyle yakın olsam veya uzun Zaman'lar geçirmeye başlasam hep saçmalıyorum. Biraz açacak olursam önce mesafeli bir şekilde karşımdakini tanımaya çalışıyorum . Abartı ve aşırı davranışlarımdan kaçınıyorum. -Ki bu ben değilim birini sevdiğim Zaman yanaklarını sıkıp sıkıca sarılıp içime sokasım gelir. Kız erkek ayırt etmeden samimice herşeyi konuşurum. Plansızca ve fedakarca severim. - biraz daha samimi olduğum vakit paylaşımlar arttığında birden olmadık laflar çıkıyor ağzımdan olmayacak yorumlar... komik ve hatalı bir insan oluyorum. Sonra insanlar bu kızdan mı çıktı bu laf diye hayretler içinde bakıyorlar bana. Oysa herşey başından plansız olsa bu denli şaşkınlıklar yaşanmayacak. Gel gelelim hiç tanımadan da böyle sıcacık davrandığım insanlar beni ziyadesiyle sükutu hayale uğrattılar. Bu sebebten böyle garip bir hal aldı iletişim çabam ve iletişim kuramamakta başladım. Önceleri bu durum benim çabalayıp yapamadığım birşeyken sonraları bir baktım bunu fazlaca benimsemiş girdiğim her ortamda sessiz kalırken buldum kendimi. Dışardan izlerken, farkettim ki içine girmeye çalıştığım ve sohbet etmeye çabaladığım bir sürü insan aslında umduğumdan çok farklı ben yakınlaşabilsem bile onların sahtelikleri katlanılabilir bile değil. Zaman'la beni üzen bu durum yüzümde bir tebessüme dönüştü. Bu tebessümün anlamını unutmamak kaydıyla hala böyle iletişim girişimlerim oluyor lakin sonuç hala yalnızlık 

10 Aralık 2015 Perşembe

Mutsuzluğa borcum varmış gibi

Yazmak bana öyle iyi geliyor ki ... Yıllar önce açtığım blogumu çocuksu bir nedenle kapatmış olmam, bu yazma aşkına çok da fazla karşı koyamayışım ile etkisiz bir eylem olarak kaldı. Orada ruhsal çözümleneler yapardım sadece. Sayfalarca ağlar , Cezmi ersözün romaları tadında hüzünlü yalnız bohem aşklar içinde kıvranır dururdum. Hayatı çok severdim. Sevmemek mümkün mü böyle kusursuzca yaratılmış bir kainatı. Seviyor ve hayranlık duyuyorum çoğu Zaman şükrederek. Ama bazen ne oluyor anlamadan Kocaman bir hüzün dalgası beni alıp kıyıya çarpıyor. İşte o Zaman yine sancıyan mutsuz karanlık bir ruh içinde buluyorum kendimi. Garip bir hayat algısı benimkisi. Çok Mutlu olduğum Zamanlarda birden mutsuz , çok mutsuzken birden çok Mutlu olabiliyorum. Bu Nasıl oluyor , tıpta bir adı var mı veya ben hasta mıyım , yoksa herkes böyle mi hiç bilmiyorum. Bazen kendi duygu dalgalanmalarımdan yorulduğum oluyor. Bir gün ben de günaydın diye manasızca sevinen sabahın 7 sinde uyanıp gülen suratlarla tweetler atan bir kız olayım diyorum. Sonra bünyem alışık değil 3 gün sonra sıkılırım diye hiç olmuyorum. Çok Mutlu olunca , mutsuzluğa borcum varmış gibi bir garip suçluluk duygusu çöküyor mideme. Halbuki daha 30 bile değilim. Ama sırtladığım dünya dertlerimle şöyle nereden baksanız 45 yaşında gösteriyorumdur tahminimce :) bazen insanlarla konuşmayı deniyorum onlarla dertleşmeyi , arkadaş hatta dost olmayı denediklerin bile var. Ama olmuyor insanlarla anlaştıktan sonra ya onlar değişiyor ya ben ya hayat. Çok zeki bir kız olmadığımdan1 yani ben nedenini öyle tahmin ediyorum- çözemiyorum. Onca başarısız denemeden sonra yine bakıyorum yine yalnızım. Artık deneme sayımı oldukça düşürdüm. İnsanları sıklıkla uzaktan seviyor ve onlar yerine şiirlerle yaşıyorum. Kim bilir dediğim gibi belki de bir hastalık bu yaşamaktansa çok düşünme hastalığı. İnce detaylı ve sürekli düşünen her insanın yakalanabileceği sıradan bir hastalık ... Neden olmasın. Bence bu hayatta herkesin ruhu bir sebepten hasta bunu saklayanlar Mutlu açıkça anlatanlar deli olarak adlandırılıyor.#mutsuzluk #savrulmuş #kelimeler #pembe #turkuaz #mavi #mavipembeturkuaz

Nefes alma provası

Öylece boşluğa kimsenin duymadığı ve beni ben olarak tanımadığı bir yerlere ; beni nefessiz bırakan yaşanmışlıklarını , kalp yorgunluklarımı , sıkıcı hayatımı , yalnız kalma arzumun anlamsızlığını, kendimle çelişirken düştüğüm komik halleri anlatmak için açtım bu blogu. Ben bir faniyim. En sevdiğim özelliğim bu, ölümlü olmak yani tüm bunlarım bir gün bitecek olması. Eğer ki bir günlük tutsam bundan önce tuttuğum 15-20 tanesi gibi muhakkak birileri tarafından farkedilecek ve belki okunacaktı. İşte tam da bu yüzden ben öldükten sonra bile kimselerin bulamayacağını umut ettiğim şıracığa kalbimi , gözyaşlarımı , Heyecanlarımı yazıp kendimle dertleşeceğim. Ruhumun derinliklerinde aklımın kıvrımlarında bir yere açıyorum şu blogu , nefessiz kalmamak için.